26 Ocak 2017 Perşembe

MİDE GEZİSİ GAZİANTEP -3 

İlk iki yazının heyecanı ile bir an önce tamamlaman istedim Gaziantep gezisini anlatmayı. 

Atlayanlar için ilk iki yazı Mide Gezisi Gaziantep 1 ve Mide Gezisi Gaziantep 2 linklerinde mevcut. Mutlaka okuyun derim. 

Yine hergün olduğu gibi günü ağzımızın tadıyla bitirip, yeni güne tatlı başlamak gerek mottosuyla kahvaltı için Katmerci Zekeriya Usta' nın yolunu tuttuk. 

Dikkat ettiyseniz geldiğimiz günden beri hiç kahvaltıdan bahsetmedim çünkü ihtiyaç duymadım yöresel tatlardan dolayı. 

Zekeriya Usta ünü ülke sınırlarını aşmış, her kesimden ziyaretçisi olan elinin lezzeti benzersiz biri. 



Şunu baştan söyleyim şehirdeki kimse para kazanmak için yanlış yönlendirmek istemez. Zekeriya Usta da bunun en iyi örneklerinden.



Katmerin methini duyan biz gözü açlar gider gitmez katmer yapılışına göz gezdirip hemen iki tane sipariş ettik. Siparişi duyan Zekeriya Usta doğru yönlendirme için kendisi geldi duruma müdahale etmek için. iki kişiye bir katmer fazla fazla yeter fakat bunu bilmediğimiz için biz iki sipariş vermiştik. Zekeriya Ustanın ısrarına rağmen de düzeltemedik ısrarla iki tane diye direttik. 



Sonunda ilk gelen katmerde ikimizde tıka basa doymuştuk ikinciyi paket yaptırmak zorunda kaldık. Katmere öyle doymuştuk ki eve geldiğimizde yiyebildik ancak. 

Zekeriya Ustanın elinin değdiği katmerler incecik hamurda ( o kadar ince ki arkasını tamamen yansıtıyor ) manda kaymağı ve bol miktarda antep fıstığı ile dolduruluyor. Toz şekerle tatlandırılıp taş fırında pişirilip sıcak sıcak servis ediliyor. Yanında da yiyeni baymasın diye tatlının etkisini azaltması için süt ikram ediliyor. 

Sosyal medyada oldukça popüler Zekeriya Usta. İnstagram adresi de : Katmerci Zekeriya İnstagram

Elimize paketimizi alıp yola çıkıyoruz. İlk istikamet Halfeti. 

Halfeti aslında tarihi anlamda bir değeri olmamasına rağmen, uzun vadede bir antik şehir özelliğini kazanacak bir yer. Çünkü GAP yüzünden boşaltılıp sular altında kalan bir şehir Halfeti. 

Yöre halkı durumdan son derece şikayetçi. Şunu da eklemeliyim ki Güneydoğu insanı bugüne kadar gördüğüm en yardımsever insan. yol sorduğumuz amca bize yol tarifi etmek yerine atlıyor arabaya ben de o yöne gidiyorum diye başlıyor anlatmaya. Meğer önceleri yaşadığı yer narenciye ağaçları olan bereketli yerlermiş ama baraj gölü altında kalınca insanlara kurak yerleri vermişler. O yüzden herkes şikayetçi. 

Halfeti dağların arasına kurulmuş eski bir yerleşim. Yükseltisi sebebiyle de tüm yerleşim sular altında kaybolmuş. Uzun bir asma köprü ile göl üzerinden kestirme olarak keyifli bir şekilde başka açıdan bakabileceğiniz bir sosyal tesis de kurulmuş bölgeye. 



 Bunu fırsat bilen yöre halkı da göl üzerine iskele kurmuş, restoranlar açmış, tekne turları düzenlemiş. 

Yine de şehir Citta Slow ünvanına sahip sayılı yerleşimlerden. 



İlk gördüğümüz andan itibaren atmosfer etkileyici. Göl kenarındaki restoranlarda gölde yetişen şabut balığı yenebilir fakat tüm tavsiyeler lezzetsiz olduğu yönde olunca biz denememeyi seçtik. Gözleme yedik. Acılı sipariş etmememize rağmen burundan gelen derecede acılı bir gözleme yedik. Sonrasında da tekne turuna çıktık. Gölün sonuna kadar çevrede araç ulaşımı olmayan yerleri tekne ile geziyor ve tarihi hakkında bilgi alıyorsunuz. 



Gölün sonunda sadece minaresi su üzerinde kalmış o meşhur cami var.



Halfeti'ye zamanında gidebilirseniz sadece bu yörede yetişen kara gül satınalabilirsiniz. Ama şunu da söyleyelim bu bölgeden aldığınız kara gül evinize gidince renk değiştiriyormuş. 

Halfeti gezisi bitince geri dönmeye niyetlenmiştik ki Şanlıurfa ile Gaziantep' in tam ortasında olduğumuzu farkettik. O zaman ne yapılır ? Balıklı Göl görülmeden dönülmez. 

Yaklaşık 2 saatlik otoyol yolculuğu sonrası Urfa merkeze ulaşıyoruz. Akşam saatleri olması sebebiyle birçok yer kapalı fakat asıl niyetimiz Balıklı göl olduğu için üzülmüyoruz. Çünkü Balıklı göl akşam aydınlatmalarıyla daha da mükemmel. 



Akan tüm sularda balık var burada. Sadece medrese içinde değil çevredeki parklar da buna dahil. Ufak bir tur atıyoruz. Yanımıza Urfalı ufaklıklar geliyor sürekli. Her dilde oranın tarihini anlatabiliyorlar. Kaç dil biliyorlar tahmin edemedik. 

Gerçekten görüntü büyüleyici. Ortada bir mucize olduğu kesin diyorsunuz.



Balıklı Gölün hemen arkasında ciğerciler çarşısı var. Sıra sıra dizilmiş salaş ciğer büfeleri. Dışarıda ufak taburelerde oturup daha önce yemediğiniz lezzette ciğer yiyorsunuz. En tercih edilen mekan olan İkiler Ciğer i tercih ediyoruz biz. 



Bu bölgelerde her ciğercide asıl olay ciğer değil yanında getirilen mezeler. Tüm yeşilliklerle donatıyorlar masanızı. Burası da beklentiyi karşılıyor. 



Ağzımızın tadıyla, ayağımıza kara sular inmiş bir şekilde geri dönüyoruz. 

Gaziantep ile başlayan minik turumuz Şanlıurfa'da sona eriyor. 

Ne gördüğümüz yerler, ne tattığımız lezzetlere doymadığımız için fırsat kolluyoruz buralara tekrar girmek için.   




25 Ocak 2017 Çarşamba

MİDE GEZİSİ GAZİANTEP - 2


Bir önceki Gaziantep yazısı ile tatlı bir başlangıç yapmıştık. Merak edenler için link: Çok Gezdim Çok Yedim Gaziantep 1

Şimdi kaldığımız yerden anlatmaya, anlatırken tekrardan yaşamaya devam edelim. 

En son İmam Çağdaş tatlılarında kalmıştık. Oradan çıkıp az ilerideki Tahmis Kahvesini buluyoruz. Yakın bölgelerde 2 adet Tahmis var dikkat etmek gerekir. Bir tanesi açık alanda bildiğiniz köy kahvesi kıvamında. Diğeri de o meşhur tahmis. Biz sırf bu yanlış yüzünden iki tane menengiç kahvesi içmek zorunda kaldık. 





Menengiç kahvesi bilinen türk kahvelerinden değil. Sütle pişiriliyor ilk fark bu. Toz değil macun kıvamında diğer fark da bu. Soğuk süte karıştırılıp pişiriliyor. İçimi son derece kolay, ağızda kalan aroma oldukça hoş. 




Gezecek çok yer tadacak çok lezzet olunca kahvemizi içip kalkıyoruz. Eski hanların girişinde Gaziantep Kalesi ni gezmek üzere yürüyoruz. Fakat kalenin içini gezemediğimiz haberiyle alternatif rotalar belirliyoruz kendimize. 




Gaziantep aslında Türkiye standartlarının çok üzerinde bir de müzeye sahip. Zeugma Mozaik Müzesi. 




Şehir merkezine uzak ama ulaşımı kolay bir lokasyonda bulunan müze gecekondu mahallesinin hemen yanında yer alıyor. 

Şehirde ve çevresinde, GAP projesi boyunca ortaya çıkan, yağmacılardan kurtarılabilen, antik çağdan kalma tüm mozaik eserleri bu müzede sergiliyorlar. Kapıdan girdiğiniz anda Avrupa standardında bir müzede olduğunuzu hissediyorsunuz. 




Bir çok mozaik eser duvarda ve yerde sergileniyor. Hepsinin yöresi ve hikayesi de yakınında sizlere açıklanıyor. 

Herkesin bildiği, şehrin simgesi olan Çingene Kız Mozaiği de bu müzede simsiyah bir odada özel ışıklandırmayla sergileniyor fakat eseri gördüğümde hayal kırıklığı yaşadığımı söylemem gerek çünkü beklentim son derece büyük bir mozaik olmasına rağmen, yağmacılar tüm tabloyu yağmalayıp sadece beğenmeyip bu ufacık parçayı bırakmışlar , geri kalan kısımları yurtdışına kaçırmışlar. 




Tarihe verdiğimiz saygıya saydıra saydıra geziyoruz tüm müzeyi. Mesela koca müzede tek bir kuş figürü içeren mozaik yok çünkü yağmacılar ve definecilere göre kuş figürlerinin altında define olacağı fikrinde hemfikirler. Bu sebeple hepsine zarar verip talan etmişler. 

Müzeden hem hayranlık hem öfkeyle çıkıyoruz. Biz aslında bu bölgeye bilinçli gelmiştik zira burada dünyaca ünlü Küşlemeci Halil Usta bulunuyor. 


Halil usta her gün dükkanını 11:00 gibi açıp 14:00 gibi kapatıyor. 11:00 den itibaren de dükkanının önünde Türkiye'nin her yerinden kuyruklar oluyor. Kapıdan girdiğinizde sizi Halil Usta karşılıyor ocağın başında. 

Üstüste dizilmiş önceden hazırlanan meşhur salatası da görüntü icabı merak uyandırıyor. 




Halil Usta çoğu misafirine sadece küşleme yedirmezmiş karışık kebap yedirirmiş. O kadar kıymetli yani. Biz şanslı olanlardanız çünkü sadece küşleme alabildik. Yanlış anlaşılmasın kebapları da şahane. 




Küşlemeyi yemeye de kıyamıyorsunuz, yedikten sonra doymada da. Yanındaki salatanın tadı da kebaptan aşağı kalır değil onu da söylemek gerekir. 

Ağzımızda hala yediklerimizin tadıyla çıkıyoruz şehir gezisinin kalan kısmına. Bizim gibi heryerde AVM gezebilen kişilerseniz eğer şehirde oldukça güzel AVM ler de mevcut. PrimeMall ve SankoPark her türlü kişiye ve bütçeye uygun markalara sahip, gezmekten keyif alabileceğiniz ferah yerler. 

Akşam bir randevumuz olduğu için vakit geçirip rendevu saati gelince yola çıkıyoruz. Şehirde Bayazhan diye bir yer var. Bayazhan tarihi bir han aslında. Yeni sahipleri mekanı hem kaliteli bir restoran, hem de eğlence mekanı. Tarihi bir mekanda kaliteli restoranlar herzaman keyif verir. 



Mezeleri tam da beklediğim şekildeydi. Özellikle humus. Daha önce hiç denemediğim şekilde üzerine yağda kavrulmuş ufak antep fıstıkları ile servis ediliyor. Fakat yediğim kebap Gaziantep ortalaması altındaydı. Beyendili  etli alinazik soğuk ve gerçekten lezzetli değildi. 




Günü bitirip ertesi gün Halfeti ve Urfa için plan yapıyoruz. Fakat eve girmeden henüz künefe yemediğimizi hatırlayıp Papağanlı ya gidiyoruz. Papağanlı oldukça lüks görünümlü modern bir tatlıcı. Künefe istediğimizde kaç kişilik diye sorup anında yapıyorlar. 2 kişilik künefe 25 TL idi.  

Biz evde yemek için paket istedik ve yapılırken de hiç bakmadık. Piştiği söylendiğinde elime kocaman bir pizza kutusunu tutuşturdular. Hiç bu kadar büyük künefe görmemiştim. Bu nasıl bitecek derken tepsinin dibini gördük. 




Gaziantep için günü tatlı bitirmek de, güne tatlı başlamak da sıradan bir aktivite. O yüzden ertesi gün için yapılan planları ve geziyi bir sonraki yazıya uzun uzun anlatmaya karar verdim. 



24 Ocak 2017 Salı

MİDE GEZİSİ GAZİANTEP - 1 


Gaziantep yazısına başlamadan tek tek mekanlardan mı bahsetsem yoksa hepsini bir arada anlatsam mı diye düşündüm aslında ama tek tek yazmaya kalksam herhalde 100 başlık olur. Hepsini bir araya toplasam da bitmeyen bir yazı olur diyerek tüm yazıyı bir kaç parçaya bölmeye karar verdim ki böylece hem gezilecek yerleri hem de yemek yenecek yerleri atlamadan yazabileyim. 

Gaziantep için sadece mide gezisi demek de yanlış olur sadece tarih gezisi demek de. Türkiye sınırları içinde ikisinin de en başarılı örneği kesinlikle Gaziantep. 

Şehre indiğiniz an çevrenizi saran yeme merakından alıkoyamıyorsunuz kendinizi. Biz aslında uçaktan akşam saatlerinde indik. Ve şehir gezmek için arabamız hava alanı otoparkında bizi bekliyordu. Eğer doyasıya gezmek ve vakit kaybetmek istemiyorsanız kesinlikle bir araç ile gezin şehri. 

Akşam 10 gibi kalacağımız yere varmamıza rağmen her Gaziantep deyişimde karnımdan gelen sese kulak verip yola koyulduk. Beyran içmeye çıktık. Yemek mi içmek mi demek doğru olur bilemedim aslında orada öğrendim ki beyran çorba değil bir yemek.

Beyran Gazianteplinin sabah kahvaltısı olsa da fırsatı kaçırmamak için denemeye karar verdik. Önceden et suyuna hazırlanmış pilav üzerine kuzu gerdan etinin tiftilerek bakır kaplara konmasıyla ön hazırlığı yapılıyor. 




Siparişinizi verdiğinizde de sıcak et suyu ekleniyor ve yüksek ateşte hazırlanmaya başlanıyor.






Size acı ve sarımsak konusunda tercih soruluyor ama acı ve sarımsak olmadan da tamamlanmıyor. Zaten antep acısı da ipek acı denen bir biber. Kalıcı acı değil lezzetli acı veriyor yemeğe. 




Benim damak tadıma uymayan, kuzu eti kokusunun baskın olduğu bir lezzet olduğu için bir daha yemeyi tercih etmem. Ama muhakkak denenmesi gereken lezzetlerden. 

Günü Beyran hakkındaki değişik duygularla kapatıp ertesi güne hazırlıyoruz kendimizi. 

Ertesi sabah Antap'i Antep yapan tarihi çarşılar, pazarlar, bedestenleri gezmek üzere erkenden çıkıyoruz yola. 


Tarihi Almacı Pazarı yüzyıllardır Gaziantep için baharat denince akla gelen ilk yer. Yanyana dizili bir çok baharat dükkanı. Emin olun memleketinizde göremeyeceğiniz çeşitte baharat mevcut burada. 

























Konum olarak Bakırcılar çarşısının girişinde olan pazardan aldığımız kurutulmuş  patlıcanları bir sefer pişirdik, ikinci pişirim için kıyamıyoruz bitmesinden korktuğumuz için. Bu bölgenin kurutulmuş patlıcanları gerçekten çok lezzetli. 




Almacı Pazarını takip edip Bakırcılar Çarşısına doğru yol alıyoruz. Burayı bulmak pek de kolay olmuyor. Çünkü elle işlenen bakırlardan çıkan ses sizi çağırıyor. Çarşı boyunca her dükkanda hala daha ustalıkla bakır ürünler işleniyor. İstediğniz gibi bakıp, gezip, satınalabilirsiniz. 



Şunu da söylemeden edemeyeceğim fiyatlar başka heryerde elişi olması sebebiyle abartılı olabilir fakat burada baktığınız herşey son derece makul fiyatlarda. 



Bakırcılar Çarşısı boyunca yürürken yan yollarda Kemikli Bedesten çıkıyor. Gördüğünüz bakır ve doğal ürünlerin satıldığı tarihi bedestenlerden yalnızca biri burası. 



Bu bölgelerde olunca gezerken bir süre sonra karnınız açıkıyor doğal olarak. Bakırcılara çok yakın konumdaki İmam Çağdaş ilk durağımız olacak. Ararken önümüze seyyar olarak yol kenarında tezgah açan nohut dürümcü çıkıyor. Denemeye karar veriyoruz. 



Lezzet olarak benim tercih edeceğim bir lezzet değil. Dürüm içerisinde haşlanmış nohut ve yeşillikler. Açıkçası tamamını yiyemedim. 

Dürüm hezimeti sonrası kendimizi İmam Çağdaş'a atıyoruz. Tarihi görünümlü fakat yeni bir bina burası. Dışı eski Antep mimarisine göre ahşaptan dizayn edilmiş bir bina. Menü isteyip incelesek de amacımız meşhur tatlılarını yemek. Evet kebaplar için gelmedik buraya. Kebaplar için asıl adresleri bir sonraki yazıda yazacağım. İmam Çağdaş'da özel kare baklava, antep sarma ve şöbiyet içeren karışık tabağını deniyoruz. 

Tüm tatlıları yerken sanırım yüzümdeki keyif ifadesi kapının dışından bile anlaşılır. Aşağıdaki resim bile söze gerek bırakmıyor açıkçası. 



İmam Çağdaş her yere sipariş ulaştırıyor. Şartları ve fiyatları İmam Çağdaş  internet sitesinde mevcut. 

Tatlıyla bu bölümü bitirip kebaplar ve kent tarihi gezisinin devamı için diğer bölümden devam etmenizi tavsiye ederim.





9 Ocak 2017 Pazartesi

BOZBURUN - MARMARİS


Tatilde güneye gidenlerdenseniz ve yolunuz Marmaris tarafına düşüyorsa büyük ihtimalle Marmaris son durağınızdır.Gerçekten yeni bir yer keşfetme isteğiniz ve yaz tatilinizi biraz daha değişik, keyifli, romantik geçirmen istiyorsanız tam olarak bunu yapmayın. Marmaris'i teğet geçin Datça'ya doğru devam edin yola. Hisarönü tabelasını göreceksiniz doğru yoldasınız. Tabelalarla birlikte Selimiye'ye devam edin. Tabelalar diyorum çünkü orman arasından geçen kıvrımlı yol boyunca navigasyonu pek aktif kullanamayabilirsiniz. Selimiye'yi de geçince ilk durak Bozburun oluyor.






Selimiye de bir kaç yazdır çok popüler tatil mekanlarından hakkını yemeyeceğim ama tatilden aradığınıza göre değişiyor alınan keyif. Zira son yıllardaki popülerliği Alaçatı gibi Bodrum gibi Gümüşlük gibi çok bozdu kanısındayım. 


Bizim planımız tatilimizi Bozburun'da geçirip Selimiye'ye ufak bir gezi yapmaktı. İyi ki öyle de yapmışız. 

Tatilden beklentiniz huzur, deniz, kum, güneş,sessizlikse emin olun fazlasını bulacaksınız. O kadar sessiz ki fazlası can sıkıntısı yaratabiliyor. 

Bozburun tamamı sahil yolu üzerinde kurulu ufak bir köy. Köy balıkçılıkla geçiniyorken turizmi keşfedince butik otellere ve deniz taksiciliğe de yönelmişler. 

Deniz taksi diyorum çünkü Marmaris kıyılarına mavi yolculuğa giden yat ve tekneleri kıyıya ulaştıran, ihtiyaçlarını gideren bir iş kolu istemeden de olsa oluşmuş.

Tüm oteller kara tarafında konumlanmış, sahil ve deniz için otellerin önündeki yolu geçiyorsunuz ve otele ait iskeleden koyu mavi denizle buluşabiliyorsunuz.

Bizim kaldığımız otel bahsettiğim sahil yolundaki Pembe Yunus Otel. İnternet adresi de Pembe Yunus Otel . Görsellerde de göreceksiniz şirin, romantik bir aile işletmesi. 

Oteli buluyoruz ve odamıza yöneliyoruz. Lüks olmamakla birlikte konsept bir odayla karşılaşıyorum. Öyle ki odadaki herşey beyaz ve sade. Şansımıza giriş katı oda olduğu için deniz manzarası yoka yakındı. Odada TV yok, hiç öyle bir beklentiniz olmasın. Konsepte aykırı cevabı alıyorsunuz. 


Odaya yerleşip denize hazırlanıyoruz. 10 adımda iskelede denize hazırız. İskelede şezlong yerine üzeri beyaz tülden örtülmüş yataklar mevcut. Ama biz gitmeden birkaç gün önce fırtına sebebiyle birçoğu yırtılmıştı. 




Deniz keyfi güneş batana kadar devam edebilir. Çünkü deniz hep düz, temiz ve hafif serin. 

Güneş batınca şezlongların olduğu iskelenin yan tarafı otel sahibinin zevkli eliyle birlikte restoran halini alıyor. Her masada muhakkak dokunuşu oluyor. Deniz kabuğu şeklinde salata tabağından tutun, masada ve etrafta yanan mumlar ve masanızın üzerindeki gül yaprakları. Özel bir gün kutlanmıyor çünkü burada her gün özel. 




Güneş batınca iskelenin altından mavi suya vuran ışıkla birlikte atmosfer tamamen farklılaşıyor. 


Not: Yukardaki resmi Booking.com dan aldım. 

Otek konsepti yarım pansiyon şeklinde oda, kahvaltı ve akşam yemeği olarak geçiyor. Akşam yemeğine alkollü alkolsüz içecekler dahil edilmiyor. Buna da bir çözüm bulunmuş. İçeceğinizi söylüyorsunuz içmediğiniz kısmı için üzerine isim yazıp ertesi güne saklıyorlar. 

Akşam yemeğinde balık yiyorsunuz tabii ki. Mutfaktan çıkan özel zeytinyağlı mezeler balığa eşlik ediyor. Tüm mezeler için lezzet tam not alabilir. Biz ilave olarak balığın yanında ahtapot ızgara istedik. Daha önce yediğimiz kurutulmuş ahtapottan tamamen farklı, taze ve yumuşak bir kıvamdaydı. Denizden aynı gün tutulup, masanızda yerini alabiliyor. 

Yemeğin ardından kahvenizi dilerseniz otelin lobi yada kahvaltı bölümü gibi tasarlanan bahçesinde içebilirsiniz. 




Eğer yok ben kahvemi deniz kenarında loş ışıkta içerim derseniz de aşağıdaki gibi gündüz denize girenlere ayrılmış bölümü de kullanabiliyorsunuz. 



Bozburun'da gereğinden fazla kalmak insanı sıkabilir. O yüzden bir günü Selimiye'ye ayırdık ki o da bir diğer yazımda olacak. 

Not: Bozburun için 3 gün ideal, 4. gün sıkılıyorsunuz. 

Not: Teknede mavi tur yapanlar yüzünden tatilde dahi kendinizi aşırı fakir hissediyorsunuz. 

Not: İstanbul'dan gelip, Ege kıyılarını bakir görenler yüzünden buralar da dejenere oluyor. Sahilde sıradan bir dondurmacı dondurmanın topu için 10 tl isteyebiliyor. ( Yurdum İstanbullu bunu ''hmm unutulmuş lezzetler'' diye nitelendirirken, biz ''aha yedik kazığı'' diyoruz. ) 



2 Ocak 2017 Pazartesi

MAVİ PİDE - MARMARİS


Mavi Pide ile aslında herkes gibi Marmaris tatili sebebiyle tanıştık. Yol üzerinde bilmeyen için sıradan bir yer olur kendileri. Ama bilen bilir tanışanlar aşık oluyor. 

Yol üzerinde karnımızda ziller çalmaya başladığı andan itibaren araştırmaya koyulduk. Ne yenir, nereye gidilir diye. Hürriyet gazetesi nin  en iyi 10 lokantası  arasında yerini aldığını okuyunca da ağzımızın suyu akmadı değil. Öyle ki restoranı biraz geçip, namını okuyup geri dönmek suretiyle keşfettik burayı

Yeri tam olarak Hisarönü olarak geçse de ben orayı Selimiye Bozburun sapağına gelirken diye adlandırabilirim. Yada açın bizim gibi Navigasyon amcayı o size yardımcı oluyor. 

Mavi Pide de pide yiyecekseniz baştan söyleyeyim Selimiye de de varmış, ,orada yerim demeyin. Hakiki yerinde yiyin. 

Çünkü kapıdan girdiğiniz andan itibaren yoldan bunalmış olan sizi dünyadan koparıyor.


Ağaçların altında. gölge, serin, kuş cıvıltılı ve hazır olun bol akarsu sesli. Çünkü oturduğunuz yerin hemen yanında bir akarsu var. Akarsu olunca da olmazsa olmaz ördekler. Yani böyle bir ortamda pide yemek varken, Selimiyenin dejenere köy ortamında modern tasarlanmış Mavi Pide de yemek neden. 



Ortam, ambians şahane gelelim siparişlere. Tabii ki pide yiyeceksiniz. Bizler yorumlara göre giderek buranın spesyali olan közlenmiş patlıcanlı ve kuşbaşılı ve kaşarlı pide yedik. Değişik mi evet değişik ama lezzet olarak 10/10 değil. Çünkü ağırlık olarak patlıcan tadı alıyorsunuz, bu arada kşbaşı tadını arıyorsunuz, kaşar da bu iki malzemeyi bağlayıcı olarak kullanılmış. Hamuru ne sert ne yumuşan gayet güzel. Ama lezzet bu kadar övülünce aradığımı bulamadım. 



Yemeğin üzerine yenen ballı muzlu pide de tahinli pide mantığıyla hazırlanmış, ama yerken şimdi bi waffle olsa daha iyiydi ama bu da iyiymiş dedirten bir lezzet. 



Aslında bu kadar uzun yolunuz olmasa sadece bu güzel ortam için saatlerce oturacağınız bir yer ama yol kenarı restoran kaderi burada da geçerli. Genelde misafirler sipariş verip , karınlarını doyurup, .çayını içiyor ve yoluna devam ediyor. 

Yani ne o bunaltıcı sıcakta nefes aldıran ağaç altı gölgesi, ne akarsuyun sesi, ne de ördekler sizi yoldan alıkoyamıyor. Sadece doyamadığınız için içinizde kalıyor. 

Menü ve fiyatları söz konusu yol kenarı restoranı olunca genelde merak uyandırıyor ama internet sitesinde menü mevcut. Fiyatlar için de alternatif sitelerden bulmanız mümkün ama pideci için pahalı, yol kenarı mekan için ucuz bir yer diyebilirim. 

İnternet sitesi de merak edenler için Mavi Pide   ...